14.9 C
Malta
Perşembe, Nisan 25, 2024
spot_img
spot_img

Siz, ne kadar kaybedensiniz?

21 Mart 2021/Malta

  • Evet değerli Kent dinleyenleri, Kaybedenler Kulübü burası. Bu akşam da programı her zaman olduğu gibi Montana Çetesi’ne, hayatı ve kadınları öğrendiğimiz ve hala öğrenmekte olduğumuz Kadıköy sokaklarına ve şehrin bütün kötü çocuklarına adadık. Hem de hiç tereddüt etmeden. (Filmden)

2011 yılında gösterime giren yönetmenliğini Tolga Örnek’in yaptığı, başrollerini Nejat İşler, Yiğit Özşener ve Ahu Türkpençe’nin paylaştığı Kaybedenler Kulübü o dönemde çok ses getirmiş bir film. 90’lı yıllarda yayınlanan bir radyo programından ilham alınarak senaryosu yazılan filmdeki karakterler Kaan ve Mete aslında iki kaybeden. Filmde, Kent radyoda yayınlanan programdan alıntılanan konuşmaların da uyarlanarak repliklere dönüştürülerek aktarılması filmin gerçek hayatla ilişkisini doğrular nitelikte. Kaan, hiç satmayan kitaplar basan bir yayınevinin sahibi ve hayatın anlamını yitirdiğini belki de hiç anlam sahibi olmadığını düşünen bir adamdır. Kaydebenler Kulübü’nün gösterime girdiği 2011 yılından birkaç yıl önce izleyiciyle buluşan Issız Adam filminin unutulmaz karakteri Alper’i çağrıştıran bir karakter Kaan, kadınlar konusunda doyumsuz ve hiçbir kadınla ruhundaki eksikliği dolduramayan bir kaybeden. Radyo programı sırasında, sizinle yatmış mıydık sayın dinleyen, diye sorması ise Kaan’ın özel hayatına ışık tutarcasına izleyiciye aktarılan bir repliktir. Kadınlar konusunda kimseyle yetinemeyen Kaan hayatın her alanını dibe vururcasına yaşar. Bu sürüklenme hali karşısına âşık olacağı bir  kız çıkana devam eder.

İnsan karar vererek âşık olmaz. Sadece bir bakar, olmuş.

Filmdeki bu replik Kaan’ın Zeynep’e nasıl aşık olduğunu ortaya koyar.

Aşkın yeri zamanı, terazisi, ölçüsü olmaz, ilk görüşte aşkın dışında bir aşk zaten mümkün değildir. Kaan da her zamanki standart hayatına devam ederken bir barda Zeynep’le tanışır. Aslında Kaan kadar çapkın bir adam için sıradan bir olaydır ama ilerleyen zamanlarda Zeynep’e çok âşık olduğunu kendi de farkedecektir. Filmin akışı, Issız Adam’ın karakteri Alper’in Ada’ya ne çok âşık olduğunu Ada’yı kaybettikten sonra farketmesiyle benzerlik taşımaktadır. İlk başlarda Zeynep ile olan ilişkisi onu mutlu eder ama zamanla rutine dönüşen her şeyde olduğu gibi Kaan içindeki canavardan kaçamaz. Zeynep, Kaan’ın arıza bir insan olduğunu farkeder ama vazgeçemez. Aslında Kaan kartlarını açık oynamaktadır. Kaan, Zeynep’le buluştukları ilk gün ona rutin olan her şey sıkıcıdır der, Zeynep ise rutin olmayanbirşey kalıcı olamaz, diye cevap verir. Bu diyalog aslında Zeynep’e yol yakınken dönmesi için bir uyarı niteliği taşımaktadır.

Filmdeki şarkıların da izleyici üzerindeki etkisi azımsanmayacak boyuttadır. Filmdeki müziklerin birçoğunda Can Gox imzası vardır. Klasik müziklerin de yer aldığı filmde olayların ilerleme sürecine ve filmin genelinde süren melankolik havaya Ferdi Özbeğen çok yakışmıştır. İnsana aşkın acısını bile sevdiren sesiyle “Gözümde canlanır koskoca mâzi”  diyerek izleyiciye seslenirken izleyici gerçekten mâzide dolaşır. Filmdeki sahnelerin de, hala birçok kişinin paylaştığı repliklerin de bu kadar çok sevilmesinin nedeni kuşkusuz izleyen herkesin hayatından, geçmişinden ve yaşadıklarından parçalar taşımasıdır. Herkesin kendinden bir parça bulduğu senaryo, farklı tekniklerin kullanılması ve kendini ezberleten replikler filmin tek başına başarılı olması için bir etken değildir. Oyuncu seçimleri de Kaybedenler Kulübü’nü üst noktaya taşımıştır. Gerçek hayatta Kaan’ın karakterine benzer özeliikler taşıyan Nejat İşler böyle bir film için en iyi seçim olmuş, Mete karakterini canlandıran Yiğit Özşener ise filmin başından sonuna kadar başarılı bir oyunculuk sergilemiştir.

Teknik olarak da birçok yenilikler paylaşan yönetmen sıklıkla ekran bölme tekniğini ve sahnelerde  yazılı şekilde bilgilendirmeyi kulanmıştır.

Filmden en çok sevilen ve en çok paylaşılan repliklerden bazıları şöyle:

Kaybedecek bir şeyinin kalmaması, özgürlük galiba.

Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir?

Bazen büyük farklılıklar insanları birbirine daha da yakınlaştırır.

Yalnızlıkla öyle güzel dalga geçiyordunuz ki; sonraki akşamınınkini de dinleyeyim ondan sonra yaparım, dedim. Farkında olmadan baktım ki, sürekli sizin programı bekler oldum. Beklerken de bir baktım ölmeyi unutmuşum.

Hiç aradığın şeyi bulduğunda, bulduğun şeyin aradığın şey olup olmadığına dönüp baktın mı?

+ Yıl 1917 falan Viyana’dayız.

– İşte bizim Karl var

+ Kral mı?

– Karl!

+ Kral diyoruz işte biz ona, sakallı işte.

Yeryüzünde sana en uzak nokta aslında sırtındır.

Bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız. Madem hepimiz yatıyoruz neden yalnız yatalım?

Bazen gidersin, sırf dönebilmek için.

İnsan karar vererek aşık olmaz. Sadece bir bakar, olmuş.

– Yaşlı bir Kızılderili ne kadar yanılabilir?

+ Bazen yanılabilir.

– Bazen susar.

+ Bazen konuşmak ister.

– Bazen dinlemek ister.

+ Bazen yalnız kalmak ister.

– Bazen arkadaş ister.

+ Bazen gitmek ister.

– Gider bazen.

+ Bazen gidemez.

– Bazen hiç gidememekten korkar.

+ Bazıları sonsuz neşeye dolar.

– Bazıları sonsuz geceye.

+ Bazen ölürsün.

– Bazen ölemezsin.

– Bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin.

+ Bazen kendinden uzaklaşmak ister insan.

– Bazen gidersin, sırf dönebilmek için.

+ Bazen ağlarsın bayağı.

– Bazen ağlayamıyorsun bayağı bayağı.

+ Bazen içiyorsun, bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da …bazen sen zaten içmeye gidiyorsun.

– Bazen Acıbadem’den bir taksiye biniyorsun, Kadıköy

+ Bazen yüzüne bile bakmıyor.

+ Bazen bir kadın geliyor oturuyor karşına… ve ağlıyor.

– Kadınlar hep ağlıyor.

+ Bazen bir kadın sana… “En çok korktuğum şey, bir kadının göz yaşıdır” diyor, kendi adına.

– “Eğer çok sevdiysem” diyor… “Eğer çok sevdiysem…”

+ Oysa bilmiyor ki, sevmek de bir… An’a ait.

– Her şeyin başı su.

+ Felsefenin de.

– Üff eski sevgilimi hatırladım ya.

+ Hangisini?

– Ya,işte onu hatırlıyamadım…

Bazı insanlar aile kurmayı öğrenirler. Yani buna değer verirler. Bazıları ise başka bir takım şeylere, değer verirler. Onlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez birey, toplum için erimiş olan birey. Toplum koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yoksayma halidir. Koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır, iyi bi işe girmek için yarışır, güzel bi kadınla evlenmek için yarışır. Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu.

– Nasılsın?

+ Standart.

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz