Fenerbahçe, Kayserispor’u 4-2 geçip haftayı 8 puanlık bir operasyonla kapattı. Çünkü bu hafta öyle alelade bir hafta değildi. Trabzonspor sallandı, Galatasaray kaybetti… Fenerbahçe ise “Beni yazın oraya, savaş daha yeni başlıyor” diyerek sahaya gövde koydu. Tedesco’nun takımı artık ezerek oynuyor; rastgele hücum değil, planlı bir baskı, sistemli bir dominasyon… Nene ile Fred ise rakip savunmayı kepçe gibi kaldırıp atıyor. Ama hemen şampiyonluk naraları atanlara bir çift laf: Daha ortada kutlanacak bir şey yok. Bu lig erken havaya girenin ensesine vurup puanları alır.Fenerbahçe önceki senelerde hep böyle bir maçla havaya girdi , sonra gerçekler tokat gibi vurdu. Fenerbahçe iyi ama henüz garanti yok.
Galatasaray cephesine gelince… Artık o meşhur “şapkayı önüne koyma” ritüeli yapılacaksa tam zamanı. Icardi meselesi büyüdü, büyüdü ve artık taşınamaz hale geldi. Evet, içeride zayıf takımlara gol atar. Atıyor da. Ama ciddi rakiplere karşı Galatasaray resmen 10 kişi oynuyor. Okan Hoca, Icardi’yi “kırmayayım, gönlü hoş olsun” diye sahada tuttuğu her dakika takımın temposu çöküyor. Bu kadar basit. Şu çift forvet fantezisinin yeniden ortaya çıkması ise ayrı bir Spor Toto hikâyesi… Ajax deplasmanının ardından Kocaelispor gibi ivmelenmiş bir takıma puan kaybetmek tolere edilir mi? Belki. Ama Icardi ısrarı? Edilmez. Icardi bugün bir lüks değil, yük. El freni. İlk 11 oyuncusu değil; gerektiğinde girip iş koltuğunu taşıyacak bir yedektir. Bunu kabul etmek zor ama zor olanı yapmak büyük hocalığın gereğidir.
Trabzonspor cephesinde Alanyaspor maçı tam bir “kaza” niteliğindeydi. Evet, Savic ve Batagov’un yokluğu orta sahada ve savunmada ciddi bir eksik oluşturdu; oyun aklı da direnç de eksildi. Ama tüm bu eksiklere rağmen Hagi’nin golü, tribünlere babasının o unutulmaz imzasını hatırlatan bir estetikle geldi ve maça dair gözlerimizin pasını sildi. Şampiyonluk yarışında küçük bir yara alınmış gibi görünse de tablo karamsar değil; çünkü bordo-mavililer bu sezonda diğer yılların aksine istikrarlı bir ritim tutturmuş durumda. Bu maç, o ritmi bozan bir sapma, bir hatırlatma kazasıydı. Trabzonspor’un şampiyonluk iddiasını belirleyecek olan şey, bu tür kazaları ne kadar çabuk telafi edeceği. Bu takımın potansiyeli var; mesele o potansiyeli her hafta aynı ciddiyetle sahaya koymak.
Gelelim gülünçlüğün zirvesine… Kocaelispor Başkanı. Samsunspor Başkanının “kendine gündem yaratma” stratejisini görüp etkilenmiş belli ki. Maç sonrası cümle aralarına imalar serpiştir, isim verme; sonra sorulunca “Ben kimseyi kastetmedim” diye kıvır. Bu mudur? Türk futbolu zaten barut fıçısı. Sizin bu popülarite dilenciliğiniz, bu gereksiz şovlarınız sadece ateşe benzin döküyor. Takıma odaklanmak, başarı üretmek yerine mikrofon kovalamakla futbol iklimi daha beter hale geliyor. Başkan, kimse bu numaralara kanmıyor.
Özet mi?
Fenerbahçe tırmanıyor, Galatasaray takıldı.Bazı başkanlar ise vitrin peşinde koşmaktan yorulmuyor. Türk futbolu da tam bu yüzden bir ileri iki geri. Bu tablo değişmediği sürece sahada gösterilen her emek, yönetim odalarında ve mikrofon başında heba olmaya mahkûm.


