Okan Buruk Fenerbahçe taraftarının son yıllarda sinirini yeterince bozmuştu . Akhisar’la kupa finali galibiyeti, Akhisar’la Kadıköy galibiyeti ve Galatasaray’la klasikleşen galibiyetler… Bu sefer Fenerbahçe iyi hazırlanmış, daha formda ve maç öncesi toplantılar , kareografiler herkes bu sefer acaba mı ? dedi. Ama sonuç olarak yine istenilen olmadı.
Genel anlamda sıkıcı bir derbi izledik. Tempo vasattı, kalite düşük, iki takım da “aman hata yapmayalım” zihniyetinde oynadı. Galatasaray, eksik kadrosu, yetersiz yedek kulübesi ve sakatlıktan daha yeni çıkmış yarım Osimhen’le Kadıköy’e geldi. Fenerbahçe ise son dönemin formda takımıydı. Herkes doğal olarak “Fenerbahçe favori” diyordu ama derbinin favorisi olmaz; bu maç yine bunu ispatladı.
Galatasaray ilk yarıya elindeki en iyi kadro ile çıktı ve defans yapısı doğruydu. Burada özellikle bir oyuncuyu ayıracağım: Kazımcan. “Bu çocuk olmayacak galiba” diye düşünülen o genç sol bek artık “olacak gibi” sinyaller vermeye başladı. Harika mı? Hayır. Takımı yukarı mı çekiyor? Şimdilik değil. Ama en önemlisi, büyük maçta bile sırıtmıyor. Galatasaray’ın bu sezon için en değerli kazanımlarından biri haline geliyor.
Fenerbahçe oyuna hükmeden taraftı. Bu hükmetmek pozisyon bolluğuyla değil, tempoyla, genişlikle ve oyun kontrolüyle geldi. Ancak yıldız farkını ortaya koyan tek an Sane’nin attığı goldü. Fenerbahçe savunmasını ipe dizer gibi çalımlayıp vurduğu o gol, kötü oynasa bile yıldız futbolcunun nasıl fark yaratabildiğinin kanıtıydı. Bu gol dışında maçta bireysel anlamda parlayan bir performans bulmak zor.
Burada bir parantez de Kerem’e açmak lazım. Galatasaray’da iki sezon önce parlayan Kerem’den bugün eser yok. Fenerbahçe formasıyla zaten beklenti altındaydı ama Galatasaray’a karşı “en azından bugün bir şey yapar” diyenleri bile hayal kırıklığına uğrattı. Derbide bu kadar silik kalmak kabul edilebilir değil.
Goller tamamen şans kokuyordu. Ne Galatasaray’ın golü organize bir atak ürünüydü, ne de Fenerbahçe’nin son dakika golü. Futbol bazen işte böyle… Top doğru kişiye doğru anda gelir ve sonuç değişir. Bu maçta olan tam olarak buydu.
Galatasaray’ın en büyük yanlışı ise Kazımcan sakatlanınca Yunus’u oyuna almak oldu. Bu tercih, saha içi mantığıyla açıklanabilecek bir şey değil. Berkan girse skor korunabilir, orta saha direnci artabilir, oyun soğutulabilirdi. Yunus tercihi oyunun dengesini bozdu ve Galatasaray’ı gereksiz risklere açık hale getirdi. Fenerbahçe’de de Talisca’nın daha erken girmesi gerektiği açıktı. Asensio ve Kerem’in beklenti altı performansları Fenerbahçe’nin üretkenliğini tamamen kilitledi.
Sonuçta skor 1-1. Son dakika golü Fenerbahçe tribünlerini mutlu etti, Galatasaraylıları üzdü; bu doğru. Ama büyük resme baktığımızda eksik, formsuz ve deplasmana gelen bir Galatasaray için alınan bir puan oldukça değerli. Fenerbahçe için ise bu maç çok net bir şekilde kaçan fırsat.
Derbi böyle bitti ama geriye yine aynı cümle kaldı: Bu ülkede derbinin favorisi olmaz.
