İki haftadır Türkiye futbolu bahis skandalıyla çalkalanıyor; ama kimse hâlâ gerçeği söylemeye cesaret edemiyor: Bu iş herkesin kapısını çalacak.Başka yolu yok. “Bize dokunmaz” diyenler yine kendi masallarını yaşıyor. Türkiye futbolunda dokunulmazlık diye bir şey yoktur; sadece sırası gelen vardır.
TFF Başkanı Sayın Hacıosmanoğlu tarihe geçecek bir operasyon başlattı. Taraflı tarafsız herkesin desteğini ve alkışını aldı. Ama biraz zamanlama hataları var bana göre… Çünkü bu ülkede gerçek operasyonlar sessiz yapılır; böylesi yüksek gürültülü işler genelde gözdağıdır.
Gelelim futbolcuya… Bahis oynayan futbolcu cahillik yapmıştır. Evet. Ama bir durun, aynı anda da başka bir ihtimal var: Belki adam kötü niyetli bile değil.Sorun zaten burada başlıyor:
Bu bahisler nasıl oynandı?
Alt ligde kafasına göre bir kupon mu yaptı?Yoksa kendi maçından “kart”, “faul”, “korner” gibi özel bahis mi kovaladı? Yoksa tanıdığı üzerinden, menajer kanalından ya da başka bir bağlantıdan mı yönlendirildi?
İşte asıl bomba burada. Ben bu soruların cevabını merak ediyorum! Sorunun kökü şu: Futbolcunun cahilliği başka bir şeydir,sistemin içindeki çürüme başka… Ama taraftar tayfası nerede?Her zamanki yerinde. 3 büyüklerde bir oyuncu görünce parmak sallama yarışında.
“Bizde yok sizde var!”
“Yok ya? Çok biliyorsun.”
Karşıyaka Başkanı çok doğru söyledi:“Oyuncular kavun değil ki koklayarak alalım!”Futbolda bu kadar basit gerçekleri bile anlamayan bir kitleyle zaten nereye gidilebilir? Sanki herkes Sherlock Holmes…Oyuncuyu transfer ederken geçmişini, bağlantılarını, attığı kuponu önceden bilecekler güya. Takımların bu işten ayrılması gerekiyor. Kulüp organizasyonu suçlu değilse, futbolcunun üç beyin hücresiyle yaptığı hatayı takıma mal etmek futbol cahilliğidir. Ama eğer oyuncu bu kuponları talimatla, yönlendirmeyle, ağ sayesinde oynadıysa; o zaman konu bambaşka bir yere gider. O zaman işin içinden sadece “cahillik” değil, organizasyon çıkar.
Şimdi TFF’ye gelelim…
Bu soruşturmada isimlerin böyle erken ortaya saçılması tam bir faciaydı. Oyuncu savunma yapamadan medya linci başladı. Bazıları daha iddianame görmeden kurban edildi.TFF yine klasını konuşturdu:
Önce infaz, sonra delil… Türkiye futbolunun özetidir bu artık. Eren Elmalı 45 gün, Metehan Baltacı 9 ay…Güzel.
Peki sonra?
Bu iş burada bitecek mi?
Yoksa sadece “sembolik kurbanlar” mı bunlar?
Bahis bu kadar yaygınsa, bunun arkası gelecektir. Gelecek de. Mesela Yusuf Özdemir… Çocuğun potansiyeli yüksek, belli. Ama listede adı var. 9 ay ceza aldı.
Devamı kim?
Hangi takım?
Hangi yönetici?
Hangi menajer?
Gerçek operasyon daha başlamadı bile.
Şu an yaşadığımız şey sadece:
“Herkes hizaya gelsin” uyarısı.
Asıl mesele şu:
- Oyuncu kendi maçına bahis aldı mı?
- Aldıysa hangi tür bahis?
- Bu bahis sıradan mıydı yoksa özel mi?
- Bahis niye tuttu?
- “Tesadüf” mü yoksa “tasarım” mı?
Cevaplar gelmeden verilen cezaların hiçbiri nihai değildir. Ama masum bir oyuncunun 4–5 sene önce yaptığı saçma bir kupon yüzünden kariyerini bitirmek de adalet değildir. Şimdi herkes bekliyor…
Kimin kirli çamaşırları nereden sızacak?
Hangi takım zan altında kalacak?
Hangi yöneticinin ismi görünecek?
Hangi menajerin ilişkileri patlayacak?
Ve en önemlisi: Kime gerçekten dokunacaklar?
Türkiye futbolu büyük bir bataklıkta debeleniyor. Bu soruşturma da o bataklığa atılmış bir taş…Ama daha dipten hiçbir şey çıkmadı.
Bekleyelim. Çünkü kokular yeni yeni geliyor.
