26.9 C
Malta
Cumartesi, Mayıs 18, 2024
spot_img
spot_img

Mükemmelliyetçilik

Herkes gibi benim de iş mülakatlarında çokça maruz kaldığım ‘en zayıf yönünüz nedir?’ sorusunun en popüler cevaplarından ‘mükemmelliyetçiyim’ cevabını neden bu kadar kutlamaya değer buluyoruz ya da başarının bir sembolü olarak görüyoruz, hiç düşündünüz mü?

Peki mükemmelliyetçi olduğunu düşünen insanlar çok başarılı olan insanlar mı? Kocaman bir ‘HAYIR’.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bu insanlar ‘kusurlu’ ve ‘yetersizlik’ hissinin içinde boğuluyorlar ve başarı çoktan mekanı terk etmiş oluyor. Ayrıca, çalışmalar bu mükemmelliyetçilik duygusunun birçok psikolojik rahatsızlığı örttüğünü de gösteriyor; depresyon ve anksiyete gibi.

Peki nereden geliyor bu duygu? Aslında en bildiğimiz yerden; çocukluktan itibaren; kardeşinizle, komşu çocuğuyla karşılaştıran anne ve babalardan, ilkokuldan başlayarak emsallleriniz arasında sıralamanızı gösteren bir düzine sınavlardan.

Sonra okul bitiyor çalışmaya başlıyoruz ve bu sıralamada en önde olmak için çabalayan hırslı tiplerle başetmeye çalışıyoruz eğer onlardan birine dönüşmediysek tabii.

Kendimi bildim bileli başkalarının gözünde –en çok da anne ve babamın- verdikleri emeklerin karşılığını hep çok hakettiklerini düşünüp elimdeki tek silahı iyi kullanabilmek için hep çok çalıştım, ne istediğime odaklanmayıp sahip olduklarımla ne kadar mükemmele yaklaşabilirim? sorusuna cevaplar aradım.

O yüzden Fizik Mühendisi olan bir bankacıyım sanırım. Mükemmellik sarmalından nasibini alanlardan diyelim. Tabii ki bankacılık da hayallerim arasında değildi ama beni mutlu eden sosyal ortamı sağladı,

Kendimi daha rahat ifade edebileceğim ve gösterebileceğim olanaklar sundu, en azından iyisiyle kötüsüyle benim seçimimdi.

Bu hayatta herşeyin bir anlamı olduğuna ve bu anlamların birbirleriyle içiçe geçerek bir zincir oluşturduğuna inanan biri olarak mühendislik okumamın da en güzel tarafı; sonuçtan çok süreçten keyif almayı öğrenmemdi. Bundan mütevelli ki kimse ile ilgili kesin çizgilerim yok, oldukları hallerinin yanı sıra geçmişlerinden taşıdıklarıyla neye dönüşmüşler bununla ilgileniyorum.

Şimdi yazarken farkettim ki; gün gelir de bir yerde konuşmam ya da yazmam gerekirse hangi konuyu seçerim diye sorardım kendime ve
son dönemlerde bu konuda karar kılmıştım; ‘hedefe giden yoldaki karşılaşılan mükemmel olmayan taşlar’.

Evet, çünkü hep herşeyin sonucuyla ilgileniyoruz, süreç çok da umrumuzda değil. Bundandır belki de dergi okuma oranlarının kitap okumaya göre artması. Kısa yoldan bilgi edinmek, kestirmeden aşk
yaşamak gibi; hızlı hızlı, çabuk çabuk her şey.

Sosyal medyanın sayısız nimetini kenara koyma niyetinde değilim ama diyeceğim şu ki; mükemmel görünmek artık gerçeklikten daha önemli. Çünkü herkes olduğu noktayı gösterme peşinde; sınavda 1.
olduklarından, ne kadar güzel ve başarılı olduklarından, ne kadar iyi anne olduklarından, düzenli yoga yaptıklarından, süper bir eve sahip olduklarından, çok kitap okuduklarından.

Kimse bu yollardaki çakıl taşlarından bahsetmiyor, mükemmelliğe giden mükemmel olmayan yollarını göstermek istemiyor. Bu da
instagramda her gün ekmek, yoga, yoğurt, pilates yapan, yani zamanını en verimli?! geçiren insanları gören diğerlerini strese sokuyor. O anda psikolojik olarak anne&babanın komşu çocuğuyla karşılaştırdığı küçük çocuğa dönüşüp yetersizim hissini yine yeniden yaşatıyor, en bildiğimiz duygu bir anda yine karşımıza çıkıyor.

Neden silikonlarından bahsetmiyor güzelleşen kadınlar, hayatının aşkını bulana kadar yaşadığı hayal kırıklıklarından, üniversiteye girebilmek için tatlı lise yıllarının çoğu zamanını ders çalışarak
geçirdiklerinden, yabancı dili ilk konuşmaya başladığında yaşadıkları utangaçlıktan, C levela gelmiş kişilerin de bir zamanlar uzman pozisyonlarda fotokopi çektiklerinden, lüks evlere sahip olan kişilerin üniversite zamanı KYK’nın bursu ile karınlarını zar zor doyurabildiklerinden, bir sınavı ‘hiç çalışmadan’
geçtim’in altında sabaha kadar uyumadığı için sahip olduğu göz morluklarından?

Aslında gördüğünüz gibi amaç burada bir işi mükemmel yapmak değil, kendini mükemmelleştirmek. Yani düşünün bir hedefiniz var, ona ulaşıyorsunuz ve sonunda herkes hedefe ulaşmanızla ilgilendiği için sizin kusurlarınız görünmeyecek diye düşünüyorsunuz. Ne de iç rahatlatıcı değil mi? Ama ne oluyor, o hedefe ulaştığınız anda o yetersizlik duygusu gelmesin diye yeniden başka bir hedef buluyorsunuz, hiç durmadan o kısır döngünün içinde dönüp duruyorsunuz..kendini yenme kavgası bir nevi..

Bu satır aralarında kendimi çok gördüm ve düşündüm&araştırdım, bunlardan kurtulmak istersem ne yapmalıyım diye sordum ve düşündüğümüzden kompleks bir sürecin olduğunu gördüm. Ama yine de birkaç taktikten bahsederek çemberi biraz da olsun daraltmak istiyorum.

Şöyle ki; mükemmelliyetçi insanlar çalışkan, hırslı tipler oluyorlar bu sebeple bu enerjilerini tutunacak bir şey bularak harcamalılar.

Kendilerine güvenmenin ve iç huzurun yollarını bulup kendilerine yüklenmemeliler. Eğer ebeveynseniz çocuklarınız başarısız olsalar bile koşulsuzca sevildiklerini hissetmeliler. Karnelerini televizyonun önüne koyup birazcık bile olsa dikkat çekmeye çalışan çocuklar biliyorum karnesinde zayıf olmadığı için iPhone alan ailelerin yanı sıra.

Mükemmelliyetçiliğin temellerinin atılma döneminin gelişim çağında olduğunu düşünürsek; karne günü ‘senin için yaptım’ dediğiniz bir kek bile bu mükemmeliyetçilik girdabından
çocuğunuzu kurtarabilir, yoksa ağır bedeller ödeyeceği ve ne istediğini bilmeyen, hep dışarıyı mutlu etmeye çalışan biri olarak hayatına devam edebilir. Bazen de ebeveyn olarak çocuklarınızdan öte kendinizi yarıştırdığınız olmuyor mu diğer ebeveynlerle? Al sana çocuğa yüklenen double stres.

Mükemmellik girdabından kurtulmanın zamanı gelmedi mi? Çok sevdiğim bir deyişle kapanışı yapmak istiyorum; ‘bu dünyanın artık daha hırslı insanlara ihtiyacı yok, aksine daha barışçı, iyileştirici, onarıcı ve sevgi dolu insanlara ihtiyacı var’.

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz