19.9 C
Malta
Cuma, Mayıs 17, 2024
spot_img
spot_img

Kadınlar ve rakamlar

15.03.2021-Sevim Bakar/Malta

Bir gün değil her gün her alanda canla başla çalışan kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutladık yine her 8 Mart’ta olduğu gibi. Kutlamak yetiyormuş gibi, görevimizi yerine getirip, hayatımıza devam ediyoruz.

Oysa biz sadece 8 Mart’ta değil, her gün kadının yaptıklarının farkına varılmasını istiyoruz. Biz her gün kadınlara yapılanların farkına varılmasını istiyoruz. Çalışmak için ayrı mücadele veren, işe girmek için cinsiyetinden ötürü ayrı mücadele veren, iş yerindeki cinsiyetçi yaklaşımlardan ötürü aynı işi de yapsa daha fazlasını da yapsa hemcinsine göre düşük maaş alan, hamile diye işten çıkarılmak istenen, mobinge uğrayan, tacize uğrayan, erkeğin malıymış gibi kırılıp dökülüp parçalanıp bir yerlere atılmaya çalışılan kadınlar oldukça bizlerin yüzü gülmeyecek, çağdaş muasır medeniyetler seviyesine ulaşamayacağız.

Bugün sizlere kadının yaşamdaki ve istihdamdaki yerini rakamlarla anlatacağız.

TÜİK’den aldığımız veriler doğrultusunda;

Ücretli çalışan sayısı büyüklüğüne göre sahibi kadın olan ferdi mülkiyet işveren girişimlerinin oranı 2007’de yüzde 15,6 iken 2018’de yüzde 19,3 olmuş. Bu büyümeye en çok katkı 1-4 kişi arası çalışanı olan küçük işletmeler olmuş. Girişimci kadınların sayısının artması, işveren kadın oranının da artmasını sağlamış. 100 çalışan üzeri işletmelerde ise kadın işveren sayısında yüzde 5,2 lik bir gerileme var.

1999larda yerel yönetimlerde söz sahibi olan kadınların sayısı 603 iken, 2009’da 3 bin 708lere, 2019 yılında da 7 bin 924 lere çıkmış. 2009 da kadının yerel yönetimlerde istihdamı toplam çalışana göre yüzde 1,5 iken, 2019 yılında yüzde 2,7 lere çıkmış. Oranın bu kadar düşük olması, kadın istihdamının yerel yönetimlerde artması gerektiğini gösteriyor.

TÜİK “İstatistiklerle Kadın” adlı 2020 tarihli çalışmasında genel bir özet çıkardı. Buna göre;

Türkiye nüfusunun yüzde 49,9unu kadınlar, yüzde 50,1ini erkekler oluşturdu.

Doğuşta beklenen yaşam süresi kadınlarda 81,3 yıl, erkeklerde 75,9 yıl oldu.

En az bir eğitim düzeyini tamamlayan kadınların oranı yüzde 85,7 oldu.

En az üniversite mezunu olan kadınların oranı 2008 yılında yüzde 7,6 iken, 2019 yılında yüzde 18,5 oldu.

Kadınların istihdam oranının erkeklerin yarısından daha az olduğu görüldü.  2019 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin yüzde 28,7si kadın oldu. En yüksek kadın istihdam oranı yüzde 38,6 ile Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin ve Gümüşhane bölgesinde, en düşük istihdam oranı ise yüzde 12,4 ile Mardin, Batman, Şırnak, Siirt bölgesinde oldu.

Hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadın istihdam oranı yüzde 26,7 oldu.

Kadınların çalışma hayatında kalma süresi 7 yılda 2,4 yıl arttı. Çalışma hayatında kalma süresi, bir kişinin hayatı boyunca işgücü piyasasında aktif olarak çalışması beklenen yıl sayısı olarak tanımlanır. 2019 yılında kadınlarda çalışma hayatında kalma süresi 19,1 yıl, erkeklerde 39 yıl oldu.

Çalışan kadınların yüzde 64,6’sının işe geliş gidiş için harcanan zamandan memnun olduğu görüldü.

Kadın büyükelçi oranı yüzde 25 oldu.

Kadın milletvekili oranı yüzde 17,3 oldu.

Ortalama ilk evlenme yaşı kadınlarda 25,1, erkeklerde 27,9 oldu.

Kadınların yüzde 15,1’inin eğitim seviyelerinin eşlerinden daha yüksek olduğu görüldü. Eğitim seviyeleri aynı olan eşlerin oranı yüzde 42,9.

Kadınların obezite oranı yüzde 24,8 oldu.

Her gün tütün kullanan kadınların oranı yüzde 14,9 oldu.

Kadınların yüzde 27,3’ü yaşadığı çevrede gece yalnız yürürken kendini güvensiz hissetti.

Binyaprak adına Xsights Araştırma ve Danışmanlık A.Ş. tarafından 10-17 Şubat 2021 tarihinde 1000 kişilik katılımla yapılan “İstihdamda kadın” araştırmasını da inceleyelim:

Erkekler ailelerinin ekonomik ihtiyaçlarını gidermek zorunda diyen kadınların oranı yüzde 66, erkeklerin oranı yüzde 81. Toplumun yüzde 73ü bu ifadeye katılıyor.

Kadın çalışarak ailesinin ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır diyen kadınların oranı yüzde 44 iken, erkeklerin oranı yüzde 33. Toplumun ise yüzde 39u bu ifadeye katılıyor.

Ülkede insanlar iş bulamıyorsa, çalışmak kadınlardan çok erkeklerin hakkıdır diyen kadınların oranı yüzde 29 iken, erkeklerin oranı yüzde 39, toplum yüzdesi ise 34.

Şu anda işsizim, gelecekte tekrar çalışmayı düşünüyorum diyen kadınların oranı yüzde 43.

Dışarıda çalışan annenin çocukları olumsuz etkilenir diyen kadınların oranı yüzde 43. Maalesef kadınların zayıf noktaları ve kendi hayatlarından önde tuttukları çocukları etkilenmesin diye iş aramaktan vazgeçiyorlar.

Pandemi döneminde tüm gelirimi ev giderlerine harcıyorum diyen kadınların oranı yüzde 71.

Evli çiftler ev işi paylaşımı yaparlar diyen kadın oranı yüzde78.

Çocuklu çiftler çocuk bakımını ortaklaşa üstlenirler diyen kadınların oranı yüzde 79.

Anketin çoğu yerinde sadece kadınların oranlarını yazmamızın sebebi kadınların bakış açısıyla ilgili farkındalığı arttırmak.

Kadınların iş hayatında karşılaştıkları zorluklar: Cinsiyet Ayrımcılığı, Eğitim ve Mesleki Eğitimde Eşitsizlik, İşyerinde Cinsel Taciz, İş Bulma ve Yükseltilmede Eşitsizlik, Psikolojik Taciz, Kayıtdışı Çalıştırma, Sosyal Haklardan Yararlanmada Eşitsizlik, İş Güvencesizliği.

Eğitim sisteminde cinsiyet ayırımcılığı, erkeklerin okula gönderilirken, kızların ev işlerinde yardımcı gibi kullanılması ya da erken yaşta evlendirilmesi ile eğitimine erkek kadar önem verilmemesi ile başlıyor hayata karşı mağlubiyeti. Okusa da önüne engeller konuluyor. Kıza yapılan masraflar başkası ile evlenip gideceği düşüncesiyle “ele” yapılan yatırım olarak görülüyor.  Okulda da ayrımcılık devam ediyor, askeri okula sevk edilmek istenmiyor, mühendis olması istenmiyor, ağır sanayide ağır işlerde çalışamayacağı düşünülerek hor görülüyor, yıpratılıyor.

Kız öğrencilerin yükseköğrenimdeki tercihlerinde kadın meslekleri olarak nitelendirilen öğretmenlik ve hemşirelik gibi meslekler ön plana çıkmakta, bilgi teknolojisi, elektronik mühendisliği gibi teknik bölümlere ise daha az yönlenmektedir.

Genel olarak; “kadın işi” düşük statülü ve düşük ücretli, geçici, güvencesiz olan niteliksiz işlerden, buna karşı “erkek işi” yetki ve sorumluluk gerektiren, yüksek ücretli, sürekli, güvenceli olan nitelikli işlerden oluşmaktadır.

İşten çıkarılmalarda; aile reisinin erkek olarak düşünülmesi ve evi geçindirme rolünün erkeğin görevi olarak görülmesi gibi birçok nedenlerle, ekonomik kriz dönemlerinde öncelikle kadın çalışanların işten çıkarılması tercih edilmektedir.

Kadınların birçok alanda ikinci plana atıldığı ve çoğu zaman aile hayatının gerek ve sorumluluklarından dolayı iş hayatındaki engelleri de göz önünde bulundurursak, iş yerinde psikolojik taciz yani mobbinge en çok kadınların maruz bırakıldığını söylememiz de mümkündür.

Mobbing; İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür.

Bugün kadınların sosyal ve ekonomik yaşamda aldıkları roller artmış olmasına rağmen üst yönetim kademelerine erkekler kadar ulaşamadıkları ve terfi ayrımcılığına maruz kaldıkları görülmektedir. Cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılık konusu olan terfi ayrımcılığı cam tavan kavramı ile açıklanmaktadır. 2018 yılı verilerine göre yönetici konumunda çalışanların sadece yüzde 14,7 si kadın.

Çalışma yaşamında kadınların karşılaştıkları en büyük sorunlardan biri olan cinsel saldırı ve taciz;

  • Kadınları çalışma yaşamından uzak tutar,
  • İş yaşamında tutunmalarını ya da yükselmelerini önler,
  • Sadece kadınlara özel görünen iş alanlarına yoğunlaşmalarına neden olur.

Cinsel saldırı ve taciz iki şekilde gelişebilir;

  • Ya fiziksel bir temas şeklinde ki buna cinsel saldırı denir.
  • Ya da bedensel temas olmadan, söz ve tavır yoluyla ki buna da cinsel taciz denir.

Cinsel saldırı ve taciz öncelikle bir suçtur. Kadının insan haklarının ihlalidir. Hem de ayrımcılık suçudur. Hem de çalışma hakkının ihlalidir. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) cinsel taciz suçunu tanımlayan 105. maddenin gerekçesi cinsel tacizi “kişinin vücut dokunulmazlığının ihlali niteliği taşımayan cinsel davranışlar” olarak tanımlamaktadır.

Kadınlara yönelik ayırımcılık sorunun çözümünde öncelikle sorunun içeriğini anlama düzeyi geliştirilmeli, daha sonra çözüm için neyin yapılması gerektiğine karar verilmelidir. Ancak, bu sonuçlara ulaşmak için birlikte hareket edilmedikçe ve siyasi eyleme girişilmedikçe önemli bir adım atılması olanaksızdır. Bu noktada, sosyolojik analiz ve sosyal eylem önem kazanmaktadır. Nihayet, cinsiyet ayırımcılığının sadece ayrımcılığa uğrayan gruba yönelik olmaktan çok toplumun bütününe yönelik bir sorun olduğu göz önünde bulundurularak mücadele edilmelidir.

Kaynaklar: TUIK; Bin Yaprak; TMMOB

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz