Yazının başlığından da kolayca anlaşılabilir. Galatasaray–Samsunspor maçının son dakikasındaki penaltı konusuna ithafen attım bu başlığı. Benim görüşüm, topun futbolun akışıyla ve Kazımcan’ın normal duruşuyla uzaktan yakından alakası yok. Net bir penaltı. Her ne kadar yorumcular da ikiye bölünse de (örnek Trio programı) ben yine aynı kanaatteyim.
Maçın oynandığı gün Türkiye’de futbolda “beyaz eller” operasyonu gerçekleşti. Bazı futbolcuların ve hakemlerin gözaltına alınmasıyla gündem çalkalandı. Uzun zamandır üzerinde durduğum bir noktaya bir daha değineceğim. Ha bu arada; kim nasıl, olayın neresinden anlamak isterse o şekilde anlasın, yorumlasın. Çok da umurumda değil. Galtasaray’ı kayıran bir “Yapı” yok. Mevzu bundan daha ötesi. İçinde bulunduğumuz bu durum; salt hakem hatalarıyla, üç beş futbolcunun, bir iki hakemin yasadışı bahis oynamasının çok ötesinde. Bu tarz operasyonlar çok önemli ama buzdağının görünen yüzünün sadece güneş ışıklarıyla gözümüze çarpan tarafı. Bu tarz operasyonlarla bu mevzu çözülmez. Daha “geniş açılı” ve toplumsal tabanda değer bulan, hatta futbolun dışında çözümler lazım. Bunun için de toplumun bakış açısını değiştirmesi lazım. Yoksa bugün Galatasaray’a, yarın Fenerbahçe’ye, öteki gün Beşiktaş’a “hata” adı altında yanlış (!) kararlar çalınır. Sonra unutulur gider. Fakat kısa sürede olmaz bu köklü değişim. O nedenle bence bu sene acilen yabancı hakemler getirilmeli ki şampiyon olanın başarısı gölgelenmesin.
Kısmet ve Kısmeti Tepme
Kısmet, insanın ayağına bazı zamanlarda gelir. Bu anlar, geriye dönüp baktığımızda çoğu zaman hayatımızın kırılma noktalarını oluşturur. Ya “Ah, tüh, vah!” ederiz ya da “Çok şükür ki böyle yapmışım.” deriz. İşte Arda Ünyay’ın da ayağına şansı son iki üç haftada geldi. USG maçındaki kırmızı kart, Fenerbahçe maçında John Duran’ı tutamadığı için yenen gole sebep olma, Samsun maçındaki hatalar ve katkısızlığı yüzünden Arda sanırım ayağına gelen kısmeti tepti. Arda her oyuna girdiğinde defans kurgusu anında bozuluyor ve rakip takım çok fazla adam eksiltmeye başlıyor. Bir süre oynayabileceğini düşünmüyorum. Umarım Yusuf Demir gibi sadece kadro dolsun diye tutulmaz. Kendini geliştirmesi için acilen Anadolu takımlarından birine gönderilmesi iyi olur.
Osimhen ve Sané’nin Ederi
Maç boyunca düşündüğüm şeylerden biri de bu. Osimhen’e bu paralar verildi ama ederi hakikaten bu mu? Çok hırslı, takımı diri tutuyor, hiç olmayacak yerlerde güzel goller atıyor; bunlar tamam. Bunlar bir eder yapar. Ama 75 milyon Euroverilen bir topçudan kaleyi gördüğü yerde daha iyi şut çekmesini beklerim ben. Aynı durum Sané’de de var. Son dokunuşları geliştirmeleri için bir 20 milyon daha harcayıp özel antrenmana mı sokalım sizi? Siz hiç Van Hooijdonk gibi, Hagi gibi, Alex gibi şut antrenmanı yapmaz mısınız ya? Okan Hoca, skor bulmak isteyen ve defansı açan rakiplerine karşı 20 civarı şut çekip “Nasıl olsa bunun 1–2 tanesi girer.” diye düşünebilir ama; defansa kapanan veya atak gücü sendenyüksek olup, seni baskı altına alan takımlar için gelen her şans altın değerinde. Elinde de böyle futbolcular varsa, onların dağa taşa vurmalarına müsaade etmemesi lazım.
Monaco maçı Avrupa açısından kırılma noktası. Bakalım onca harcanan para dördüncü şampiyonluk mücadelesi için miymiş? Yoksa Avrupa iddiamız nereye kadar sürecek? Herkese iyi haftalar.


